Macera dolu Amerika gezimizin, hayatımızın en özel deneyimlerini bize yaşattığı için Joshua Tree’nin yeri bizim için her zaman bambaşka olacak. İlk defa çölün ortasında sabahlamak, ilk defa bir ulusal parkın içinde uyumak ve ilk defa kampta konaklamak hepsi bizim ölmeden önce yapılacaklar listemizde yer alan burada ilk defa yaşadığımız muhteşem deneyimlerdi. Sizin de bu deneyime ortak olmanız hatta sizin de ölmeden önce yapılacaklar listenize girmesi için işte karşınızda tüm ayrıntıları ile Joshua Tree Gezi Rehberi: Çölde Kamp Deneyimi
Ben önce Amerika seyahatimi planlamak istiyorum derseniz sizi bu yazıya davet ediyorum. 15 günlük rotamızın tüm ayrıntıları ve gezinizi planlamanıza yardımcı olacak tüyolar bu yazıda.
Joshua Tree Gezi Rehberi: Çölde Kamp Deneyimi
Joshua Tree Ulusal Parkı
Amerika’nın Kaliforniya eyaletinin güneyinde yer alan bu ulusal park adını buraya özgü Joshua ağaçlarından alıyor. Park aynı zamanda Mojave ve Colorado Çöllerinin geçiş noktasında yer alan, 3 farkli ekosistemi ve çok farklı türleri barındıran devasa bir çöl alanı. Benim burayı keşfetmem de zaten dikenli yapısıyla kaktüse benzeyen bu garip joshua ağaçlarının ilgimi çekmesi ile başladı. Gerçekten ağacın tipi, duruşu, şekli her şeyi çok değişik o yüzden de garip bir şekilde sizi kendine çekiyor valla. Ağaca ilgim arttıkça, hiçliğin ortasında joshua ağaçlarının çevresine kurulmuş o kamp alanlarını da keşfetmeye başladım. Zaten yalnız değilim, çok uzun yıllardır bu park bir çok sanatçıya ilham vermiş, buraya gelip beste yapanlar, kitap yazanlar ya da yaratıcılıklarını artırmak kafa dinlemek için inzivaya çekilenler olmuş. Dünyaca ünlü grup U2’nun 1987 yılında çıkardığı albümün ismi bile The Joshua Tree, onlara da ilham olmuş özel bir yerden bahsediyoruz.
Günümüzde ise Kaliforniya seyahati planlayan tüm gezginlerin uğrak noktası olmuş durumda. Gündüzleri farklı kaya oluşumlarına tırmanışlar ya da trekking rotaları öne çıkarken akşamları ise muhteşem gün batımı ve sonrasında şehirden uzaklığı ve çölün bulutsuz havası sayesinde de muhteşem bir yıldızları seyretme noktasıdır. Birbirinden özel konaklama deneyimleri ve ev sahipliği yaptığı birbirinden güzel etkinlikler, konserler ile de çok özel bir parktır.
Joshua Tree Ulaşım
Amerika seyahatinizi arabasız gerçekleştirmeni asla tavsiye etmediğimden araba ile ulaşım alternatiflerini size yazacağım. Joshua Tree Park’a ulaşım ve çevresinde gezinme arabasız cidden pek mümkün değil. Google maps’in bile yer yer çalışmadığı yollardan bahsediyoruz. Buraya giderken mutlaka bölgenin çevrımdışı haritasını indirmenizi tavsiye ederim.
Joshua Tree’ye genelde Los Angeles’tan gidiliyor. Los Angeles’tan yaklaşık 2-2,5 saatlik bir araba yolculuğu ile ulaşılıyor. Genelde Los Angeles’ta yaşayanların ideal haftasonu rotalarından biri burası. Palm Spring, Coachella gibi diğer popüler noktalara da çok yakın. San Diego’dan gitmek isterseniz ise yaklaşık 3 saatlik bir yolculuk ile ulaşılıyor. diğer bir popüler nokta Las Vegas’tan ise yaklaşık 3,5 saatlik bir yolculuk ile Joshua Tree’ye ulaşabilirsiniz.
Bizim rotamız ve seçtiğimiz kampın müsait günleri doğrultusunda Amerika’nın Arizona eyaletinde yer alan Page kasabasından yaklaşık 8 saatlik bir yolculuk ile Joshua Tree’deki kamp alanımıza ulaşmıştık. Page Kasabasında öğlene kadar Antelope kanyon ve Horshoe Bend gezip 8 saatlik bir yolculuk ile de kamp alanına varınca hiç istemesek bile gece geç saatlere kaldık. Neyseki kamp alanımız ile ilgili önceden o kadar detaylı bir bilgilendirme yapılmıştı ki hiç zorlanmadan çevrımdışı harita ile yolu çözdük. Siz de konaklama yapacaksanız mutlaka ayrıntılı lokasyon tarifi istemeniz çok kritik. Dönüşte ise rotamız doğrultusunda Joshua’dan San Diego’ya gitmiştik. Siz de kendi rotanız doğrultusunda farklı alternatif güzergahlar belirleyebilirsiniz.
Joshua Tree Konaklama
Joshua Tree’de konaklama konusu tam bir derya deniz. Aradığınız her konseptte hatta bayağı çılgın konseptlerde çadır, hotel, motel, kamp, airstream, karavan, ev bulabilirsiniz. Hatta bazı kamp alanlarında yıldızları seyretmeniz için sadece yatak bile kiralayabiliyorsunuz. Joshua Tree bölgesinin yaratıcılığı artırıcı bir özelliği olduğunu düşünüyorum.Sanırım bu sebeple de herkes inanılmaz yaratıcı konaklama alanları yaratmış. Bakarken insan aklını kaybedebiliyor.
Hepsi çok özel deneyimler sunduğu için mutlaka ama mutlaka en az 1 gece konaklamanızı öneririm. Hatta vaktiniz varsa dolu dolu 2 gün 2 gece geçirirseniz hem çok özel deneyimler yaşayıp hem de tüm gezilecek noktaları tamamlamış olursunuz. Sizler için Joshua Tree bölgesindeki konaklama alternatiflerini listedim, bu linkten bookingte yer alan versiyonları bulabilirsiniz.
Joshua Tree Acres
Unutmayın, Joshua Tree gerçek Amerika’yı hem ruhu hem de doğası hem de kültürü ile yaşamanız için harika bir lokasyon. Joshua Tree’ye sırf bu deneyimi yaşamak için rotamıza ekledim diyebilirim. Çok uzun süredir bu karavanlarda konaklayan herkesin fotoğrafını kaydedip resmen hayal kuruyordum. Benim için Joshua Tree demek, bu airstrem karavanlar demek olduğundan ben hiç alternatif bakmadım bile. Size de tabii ki burayı öneririm ama eğer yer kalmamışsa ya da ücreti size pahalı gelirse hem Booking hem de Airnbnb’de çok çeşitli versiyonlarını bulabilirsiniz. Bizim konakladığımız kampın adı Joshua Tree Acres. Kamp alanının web sitesini paylaşıyorum. Bu siteden kamp alanında yer alan 5 airstreami de inceleyebilirsiniz. Rezervasyon yapmak istediğinizde ise size airbnb sayfalarına yönlendiriyorlar. Airbnb sayfalarında ise hem fiyat hem de kamp alanının tüm detaylarını inceleyebilirsiniz. Bizim kaldığımız bu kamp alanı sanırım en meşhur ve en fotojenik olanı. Bu sebeple de yer bulmak kolay değil. Tüm dünayca ünlü bloggerlar joshua gezilerinde bu karavanlarda kalmışlar. Özellikle de haftasonu her mevsimde çok talep alıyor, yaz aylarında ise hafta içleri bile full olabiliyor. O yüzden çok önceden rezervasyon yaptırmak şart. çok önceden rezervasyon yaptırdığınızda da sizden en az 2 gece konaklamanız isteniyor. 1 gecelik konaklamaya ancak arada boşluklar kalmışsa izin veriliyor. Ben işimi şansa bırakmamak için 2 gecelik rezervasyonu tatilimizden 6 ay önce yaklaşık 2500 TL’ye yaptırmıştım.
Joshua Tree: Çölde Kamp Deneyimi
Şimdi gelelim bizim yaşadığımız eşşiz deneyime. Burada kalmayı o kadar uzun süredir istiyordum ki işimi şansa bırakmaya asla niyetim yoktu. O yüzden paşa paşa 2 gecelik rezervasyon yaptırdık ama sorun şuydu ki: Google maps’in bile çalışmadığı çölün ortasına hava karardıktan varabilecektik. Sabah 11:00 de Antelope Kanyon tur rezervasyonumuz olduğu için onu da 6 ay önceden o güne zor ayarladığımız için aslında alternatifimiz yoktu. 13.00 gibi yola koyulduk ama önümüzde hiç durmasak bile 7-8 saat sürecek bir yolculuk vardı. Her türlü hava karardıktan sonra varacağımız için biz dura dura yolun güzelliklerini çıkararak gitmeyi tercih ettik. En uzun molamızı Route 66’ın ikonik kasabalarından Williams’ta verdik. Hem biraz bu nostaljik kasabayı gezdik hem de devasa bir marketten tüm alışverişimizi yaptık. Yukarıda 2 gece için 2500 TL ödedik yazdım ya, bu fiyata sadece konaklama dahil. Gelmeden önce Airbnb sahipleri dünyanın en ayrıntılı açıklama mailini gönderdiler. Mailde aklımıza takılailecek her türlü sorunun cevabı vardı. Çok net bir şekilde buranın bir ortak kullanıma ait kamp alanı olduğu, 5 yıldızlı tatil köyü anlayışı beklememiz gerektiği aktarılmıştı. En yakın marketin 10-15 dakika araba mesafesinde olduğu ve mutlaka alışveriş yapıp gelmemiz gerektiği de yazıyordu. Biz de Williams’ta A’dan Z’ye 2 günlük tüm alışverişimizi yaptık. Ateş başında keyif için içkilerimiz, kuruyemişler, cipsler; yedek su, kahvaltılık yumurta, ekmek, peynir; akşam yemeği için sebze,meyve, bakliyat vb. aklınıza ne gelirse aldık. Keyfimizi hiçbir şey bozmasın istedik, o yüzden hiç keşkemiz olmasın diye aldık da aldık. Airbnb’den gelen yönlendirme o kadar iyiydi ki elimizle koymuş gibi gece 22.30 sıralarında kamp alanına vardık.
Kendi airstream karavanımızı hemen bulduk ama o gece kapıları açamayacak şekilde şiddetli bir rüzgar bizi karşıladı. Rüzgarın şiddetiyle resmen şoka girdik, çöl havası ile böylece tanışmış olduk. Zaten karavan sahipleri tüm ayrıntıları ile karşılaşabileceğimiz tüm hava koşullarından önümüze çıkabilecek hayvanlara kadar hepsini yazdığından şok olmamamız gerekiyordu ama rüzgardan suratım yamulduğu ve Okanla konuşamadığım için üstüne de self check-in yapacağımız kapıyı açamayınca panik olmadım değil. Hemen kamp sorumlusunu aradık, o destek olunca karavanımıza kavuştuk ama ben yine de ilk gece biraz korktum. Hava aydınlanana kadar ortak tuvaletlere gitmek istemedim, resmen tuttum:)
Sabah ise güneşin doğması ile birlikte uyandım, heyecanla yerimden fırladım. İnanılmaz bir ortamdaydık. Her yer hem doğa ile bir bütün hem de inanılmaz orjinal şekilde tasarlanmıştı. O anda gerçekten tüm benliğimle oraya ait olduğumu ve dünya vatandaşı olduğumu hissettim. Acaba komşularımız kimdi? Tüm bu çoşku ile kamp alanını gezmeye başladım, rahat rahat tuvalete gittim derken hiç bir ayrıntıyı kaçırmamak adına ortak alanı keşfetmeye çalıştım. Sonra kahvaltı hazırlayalım diye Okan’ı uyandırdım. Burada 1 tam günümüz olacaktı ve her anını birlikte paylaşmalıydık.
Yemek yediğimiz ortak alan inanılmaz şık tasarlanmıştı. Plaklar, gitar ve dergiler bizi bekliyordu. Hemen Amerikan filmlerinden bir müzik açıp kahvaltı hazırlamaya koyulduk. Her keşifte ise şaşırdık. Hem İçeride hem de dışarıda mutfak vardı. Şöyle diyim aklınıza gelebilecek her türlü mutfak eşyası ve elektronik aletleri bulunuyordu. Pizza fırınından, mangal alanına aklınıza gelebilecek her şey. Kahve öğütme makinası ve sınırsız filtre kahve bulmak Okan’ın favorisi oldu. Ben ise acaba bir gün benim de böyle yazlık evim olur mu diye hayaller kurdum. O zevkle resmen sofrayı donattık. Sonra sıra geldi, çevreyi keşfetmeye. Normalde kamp alanının dışında da gezilecek yerler listem vardı ama kamp alanını o kadar sevdik ki resmen ben bile asla buradan adım atmak istemedim.
Hava gündüzleri bayağı sıcak oluyordu o yüzden biraz havuza girdik ama öyle yüzme keyfi değil. Serinlemek amaçlı havuz, gece üşürsen girmen için ise açık havada sıcak jakuzi vardı. Yine kampın farklı noktalarına açık hava küvetleri konulmuştu. işte bu küvetler de benim favorim oldu. Açıkhava’da çölün ortasında Joshua ağaçlarının arasında yıkanmak çok özel bir deneyimdi. Kamp alanında o kadar çok ilgi çekici yer vardı ki resmen sıkılmak benim için imkansızdı. Biraz fotoğraf çekinip, kamp arkadaşlarımızın gelmesini bekledik. 5 karavanın 5’inde de farklı ülkelerden insanlar vardı. Onlarla sohbet etmek onların yol hikayelerini dinlemek de bambaşka bir zevkti. Akşam yemeği sonrası ise hava da serinleyince gün batımında yürüyüşe çıktık. Gördüğümüz en güzel günbatımlarından birini yaşadık. Okan bana hayallerimdeki gibi karavanımızda gitar çaldı. Sonra hava karardı ve biz çölün ortasında muhteşem samanyolunu seyretmeye başladık. Bir daha yıldızları bu kadar yakın bu kadar güzel görür müyüz bilmiyorum ama çok ama çok büyüleyiciydi. Sarıldık birbirimize o anların tadını çıkarttık. O gece sansımıza rüzgarda çok azdı, üstümüze aldık battaniyeleri elimizde biralar yıldızları seyredaldık.