Dünyayı kendi renklerimle boyayıp çıkardığım tabloda neler yaşamışım, ne anılar biriktirmişim görmek istedim. Bu isteğime yaşadıklarımı paylaşıp saklayabileceğim bir blog ulaştıracaktı. Yoluma çıkan her insan, yaşadığım her olay, tattığım her tat tecrübe kumbaramda birikmeye devam ediyor. Daha gidilecek yollar, görülecek yerler ve hayalleri dolduracak yüzlerce hikaye var eminim. Rotamızın hep renkli olması dileğiyle…
Başlangıç Rotası
Gezme tutkum çok uzun yıllara dayanmıyor ya da aileden gelmiyor. Orta halli bir ailenin Anadolu’nun bağrından kopma deli dolu bir kızıyım. Üniversiteyi kazanıp İstanbul’a gelene kadar değil yurt dışı Türkiye’de bile doğduğum ilin çevresinden çok çıkmamış biriydim. Sınırlarımı zorlamak, değişik yerler görmek keşfetmek tutkum hep vardı ama şartlar sebebi ile kendimi sürekli bastırıyordum ta ki İngilizce hazırlıkta okurken üniversitemizdeki Erasmus olanağını duyana kadar.
Anında Erasmus ofisinin kapısını çalıp tüm detayları öğrenmiştim. İtalya’ya gitmek için can atıyordum hayalimi gerçekleştirmek için ise hem ailecek para biriktirdik hem de ben düzenli İtalyanca kursuna gitmeye başladım. Erasmus sınavlarını da kazanınca 3. sınıfın 2. döneminde 7 aylık İtalya maceram başlamış oldu.
2009 yılında yurt dışında ilk gördüğüm ve yaşadığım tek ülke olarak İtalya’nın benim hayatımdaki yeri çok çok ayrı. Uçaktan inip şehri ilk gördüğümde heyecandan ağlamaya başlamıştım. Yine bir gün İtalya’da dolaşırken dükkanın birinden bizimkilere hediye alıyorum bir yandan da annemle telefonda konuşuyordum. Annemin görevliye sormamı istediği her şeyi İtalyanca sorup sonra da cevapları anneme çeviriyordum. Bu kadar seri konuştuğumu duyunca annemin babama seslenip ”çabuk gel kızımız şakır şakır İtalyanca konuşuyor, dinlemelisin” deyişini hala gözlerim dolu tebessüm ile anıyorum. Yine ilk interrail deneyimini erasmusta birlikte okuduğum 10 arkadaşımla birlikte İtalya’da yaşadım. Turu İtalya’dan başlayıp neredeyse tüm Avrupa’yı sırt çantamız ve uyku tulumumuz ile tren istasyonlarında uyuyarak bitirmiştik. İtalya’dan sonra farklı dünyaları keşfetmek hayatın tüm renklerini hissetmek sevdası artık kanıma girmiş oldu.
2010 yılının Haziran ayında üniversiteden mezun olup iş hayatına başlamam ile özgürce hareket edeceğim kendi paramı kazanacağım yeni bir dönem başladı diye sevinirken 2011 Ocak ayında aniden annemi kaybettim. O andan itibaren hayatın benim için artık tek bir rengi vardı, o da siyah. Böyle bir acıyla başa çıkmak böyle bir yokluğa alışmak inanılmaz zor ve tek çaresi zaman dediler. Ben de umutsuz bir şekilde zamana bıraktım tüm benliğimi ama olmuyordu başka bir şeyler yapmam en azından düşüncelerime engel olmam lazımdı.
”Yaşamdan kaçmak için değil, yaşam bizden gitmesin diye seyahat ederiz.” demiş büyükler. Ben ise siyah dünyamda yaşamımdan kaçmak düşünmemek için seyahat etmeye başlamıştım. Resmen daha fazla ağlamamak için kendimle baş başa kalmamak için ailemle, lise arkadaşlarımla, üniversite arkadaşlarımla, kuzenlerimle, iş arkadaşlarımla durmadan gezmeye başladım. Her bayramda tüm sülale genci yaşlısı farklı şehirlerden gelip annemlerin doğduğu kasabada toplanırdık. Sırf annemin yokluğu ile tekrar tekrar yüzleşmemek için tüm bayram tatillerinde farklı bir yere gitmeye başladım. Uzak yakın uzun kısa fark etmeden acım hafifleyene siyah dünyam adım gibi tekrar renklenene kadar gezdim. Keşfettikçe deneyimledikçe yeni yerler gördükçe hafifledim ve tekrar yaşamaya başladığımı fark ettim.
Renkli Rotalar, dünyayı renklerle resmeden bir kızın keşif yolculuğu.
Her rota, sizi bambaşka diyarlara götürüp farklı kültürlerle yeni insanlarla tanıştırıyor. Her yeni keşifte aslında içimizdeki başka bir rengi tanımıyor muyuz ?
Mesela turuncunun enerjisinde; Tayland’daki budist bir keşişin üstündeki huzurlu duruşu, Bodrum mandalinasının tadı, turuncu saçlı bir kızın güzelliği, dünyanın her yerinde güneşin batışının turuncu romantizmini bulabilirsiniz.
Örneğin mor, en sevdiğim renklerden birisidir. Mor deyince burnuma mis gibi kokuları eşliğinde uçsuz bucaksız lavanta tarlaları geliyor. Provence’da yaşadığım anılar bir romantik aşk filmi gibi gözümde sürekli canlanıyor.
Ya da mor sümbülleri düşünsenize… Sizce de baharın gelişinin en önemli göstergeleri bir anda tüm sokakları kokuları ile kaplayan sümbüller değil midir ?
Mavinin derinliği ise benim için denizdir. Masmavi sular, kulaç atarken yaşadığımız serin mi serin mutluluk anlarını hatırlatır. Denizin derinliğine inat, mavi göğün sonsuzluğu hayallerimize yakınlaştırmıyor mu bizleri ?
İşte bu yüzden her ülkenin ya da her şehrin bir rengi vardır. Renkli Rotalar da sizleri farklı farklı diyarlara götürüp her keşifte farklı bir rengi sizlere hissettirecek. Gezeceğiz, keşfedeceğiz, deneyeceğiz, yiyeceğiz, içeceğiz, hissedeceğiz ve seveceğiz. Tüm bu serüvende bir anda kendinizi hem faklı bir ülkede hem de oranın sizin içinizdeki renk yansımalarını bulacaksınız. Bakalım siz hangi renkleri kendinize yakın hissedeceksiniz ? Hangi renkleri keşfetmek için yola koyulacaksınız ? Belki de sizin koyduğunuz renkler ya da bulduğunuz rotalar bana ilham olur.
Bugüne kadar 4 kıtada 45 ülke, 300’den fazla şehir gezdim ama bu yolculuklar bana dokunduğu kadar başkalarının hayatlarına da dokunsun istiyorum. Sizlere ilham olabilirsem ne mutlu bana, bu blog amacına ulaşacak ama hayatını renksiz yaşayan milyonlarca çocuk var. Düşünsenize, henüz köyünden dışarı adım atmamış kendi ülkemizde kaç cocuk vardır ? İşte bu cocuklara dünyanın renklerini gösterip onların ufuklarını açabilirsem, onlar da büyük hayaller kurmaya başlayabilirler. Bu hayalleri gerçekleştirmek için çok çalışabilirler. Bu sayede kendi köylerini, şehirlerini ya da ülkelerini değiştirebilirler. Bir çocuk gelişir, dünya değişir.
Bu yolculukta en büyük hayalim, Türkiye’de köyünden bile dışarı çıkmamış çocuklara dünyanın renklerini göstermek.
Kendi gökkuşağınızı keşfetmeniz dileğiyle…
Rengarenk hayaller…